Tebessüm ve İyilik. İnsanoğluna verilmiş en büyük iki hazine olduğunun farkında mıyız?
Genç, elinde hediye ile, güldüğünü kimsenin görmediği patronunun yanına girer, patron hediyeyi görünce “senin için ne yapmamı istiyorsun” diye sorar, genç sevdiği birine hediye alma ödevinin olduğunu “sizi sevdiğim için hediyeyi size almak istedim” der. Kalbi yumuşayan, çok etkilenen patron uzun zamandır ihmal ettiği oğluna hediye almaya karar verir. Oğlu hediyeyi gördüğünde “Bunu beni sevdiğin için mi aldın? beni kimsenin sevmediğini düşündüğüm için bugün intihar edecektim” der...
En hızlı bulaşan şeydir iyilik ve tebessüm anında tutan büyü gibidir, muhatabımızı etkimiz altına alıveririz..Değme büyücünün harcı değildir, bir sözle karşımızdakinin kalbini karartıp kırk düğümle bağlamak.
En asık suratın en çok prim yaptığı bi dönemde olsakta, tebessüm her zaman en büyük hazinemiz olsun. Bizim hakkınızda hiçbir bilgisi olmayan kişinin ilk yapacağı yorum da yüzümüzdeki ifade olacaktır. Bir birimize yaren olmaya geldiğimiz şu kısacık hayatta, birbirimizi yok sayarak, birilerinin sahibiymişiz gibi davranarak, selamı, tebessümü esirgeyerek ilerlediğimiz yolun sonuna vardığımızda, mecalimiz kalmayacaktır ve en sonunda yine bizi bize soracaklardır “nasıl bilirdiniz! ”
Unutmayalım ki; Dünyayı dert edinenin dünya kadar derdi olurmuş. İnsan olarak gönderildiğimiz yeryüzünde tek derdimiz insan olarak ayrılmak olsun. Önce iyiliği kendimize yapıp, şöyle bir kafamızı kaldırıp etrafımıza bakalım. Bize ihtiyacı olan var mı diye. Birilerine uzattığımız el, tutunan el kadar bizide güçlendirecektir çünkü iyilik merhamet, tebessüm, insanı iyileştirir, yüceltir, tüm kapıları açar, “iyilik yapmaya gücünüz yetmezse tebessüm edin, gönül alıcı bir söz söyleyin”diye ne güzel buyurmuş peygamberimiz.
Görev edinelim kendimize, bir kişiye de olsa tebessüm etmeden evimize girmemeyi. Mevlana ne güzel söylemiş , sevdiklerinize gül verin, gül yoksa gülüverin....