deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

ʹBunun adı sipariş cinayettirʹ

SPOR (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 02.05.2011 - 12:28, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:00
 

ʹBunun adı sipariş cinayettirʹ

İbrahim Tatlıses vurulduğunda gitmek kısmet değilmiş, bu kez Bedri Baykam orada, Maslak Acıbadem Hastanesi’ndeyiz. Herhalde İstanbul metrosuyla içine girebileceğiniz tek hastane burası. “Danışma”lar dünyası, “Bedri Baykam’a geldik” cümlesiyle panikliyor. Hassas koruma talimatı gelmiş belli ki... Baykam’ın hastane odasının önünde 2 polis memuru, gündüz ve gece olmak üzere iki vardiya, güvenliği sağlıyor, bir de yanlarında hastanenin güvenliğini eklerseniz, içeride tarihi eser de var sanabilirsiniz. Polisler hastanenin her yanına dağılmış Zaman Gazetesi’ni okumakta... Bedri Baykam’ın süit odası ormana bakıyor, bir çalışma masası, üzeri kâğıtlarla dolu, yan taraftaki dolabın üzeri Baykam’ın kitapları, Fenerbahçe dergileri ve Le Monde’a kadar tüm gazetelerle kaplanmış. “Buradan sizi bir nakliye firması taşıyacak herhalde” diyorum. Konuşmaya başlıyoruz. Bedri Baykam her şeyi çizerek anlatmayı seviyor. Bana olay anını, hayatta kalmasını sağlayan tesadüfleri birer birer, bir sağ eliyle bir sol eliyle çiziyor, zaman zaman yoruluyor, bazen hiddetleniyor masaya vuruyor, bazen gülüyor. Öfkeli mi kırgın mı kestirmek zor, “Nasılsınız?” soruma, “Kesinlikle daha iyiyim. Bu hastaneye geldiğimde ölümle yaşam arasında gidip geliyordum” diyor. YA TÜRBANLIYA SALDIRILSAYDI? Baykam anlatıyor, ben dinliyorum: "Benim ağabeylerim vuruldu, öldürüldü. Bu 25 yıldır içinde yaşadığım bir ortam ve bunu bekliyordum. Şaşırmış değilim. İçinde yaşadığımız ülke bu ve herkes gerginlik politikası yürütüyor. Bu olay İsviçre’de olmuyor, Türkiye’de oluyor. Bu bir tesadüf değil. Ve hükümetten bir kişi bile çıkıp da tepki göstermiyor. Biri çıkıp da bir türbanlıya, bir çarşaflıya ya da bir AKP’liye saldırsaydı bu da telin edilmesi gereken bir olay olurdu ve hükümet o zaman ne tepkiler verirdi görürdünüz. ‘Hepinizin Başbakanıyım’ diyen de o ama!” diyor. “Belki de siz onun sanatçısı değilsiniz” soruma; Bedri Baykam, kendini halkın sanatçısı olarak gördüğünü, ama belli ki taraflaşmanın arttığını ve hükümetin olaya başka türlü baktığını düşündüğünü söylüyor. Aslında siyasi zarafet gösterenler arasında Cumhurbaşkanı Gül, eşi Hayrünnisa Gül ve Ertuğrul Günay var. Baykam; “Benim tabloma saldırsalardı Ertuğrul Günay dışında kimsenin araması gerekmezdi ama burada siyasi bir cinayet girişimi var, bu Başbakan’ın ve İçişleri Bakanı’nın işi. 4 din adamıyla fotoğraf çektirerek hoşgörü olmaz. ‘İnanan da bizim inanmayan da bizim’ demekle, ama sıfır tepki vermekle olmaz. Ya din adamlarıyla fotoğraf çektirmesinler ya da gereken tepkiyi versinler!” diyor. Arayanlar tamam ya aramayanlar? Baykam’ı “demokrasi, hoşgörü” laflarını diline dolayan, 2. Cumhuriyetçilerden, “Ilımlı İslamcı” dediği gruptan hiç kimse aramamış, ziyaretine gitmemiş. “Onların ağzına yakışmıyor bu kelimeler” diyor ve ekliyor: “Ahmet ve Nedim için yürüyenler bile gelmedi. Kaldı ki benim için kimse yürümedi, yürüdüler de benim haberim mi yok? Yoksa yürümeleri için ölmem mi lazımdı?" ʹİNSANLIĞIN MAHALLESİ OLMAZʹ Saldırıyı düzenleyen meczup olamaz mı hakikaten? Baykam sinirleniyor: “54 yaşındayım ve çok zekiyim. Bunun bir meczubun işi olmadığını anlayacak kadar yaşadım. Yüzde 1 ilişkisi yok. Sipariş cinayetidir bu ve benimle beraber literatüre girdi. Bu adam beni her yerden, Facebook’tan oradan buradan takip ediyor. Toplantıya katılanlar arasına kendi adını yazıyor. Belli ki buna ‘Saldırıdan sonra git teslim ol, meczup süsü veririz, indirim de alırsın’ deniyor. Bu çok başarısız bir paket ama garibim buna inandırılmış. ‘Sipariş verelim, öldürelim’ denilmiş. Ama bu bir korkutma değil, öldürme operasyonu!’ Peki o kadar bağırma çağırma ve bıçaklanan bir insanın yere düşmemesi ve kimsenin Baykam’ı otomobiline almaması? Zira muhafazakâr mahallede bu olay olsaydı Baykam’ı otomobiline alacak çok insan olurdu yorumları da geldi... Baykam; “Bilincimi kaybetmedim ama o özensiz insanların beni otomobillerine almamaları da bir şans, belki de beni yan mahalledeki kliniğe bırakacaklardı ve ölecektim. İnsanlığın mahallesi olmaz. Ayrıca bunu yazan o muhafazakâr köşe yazarları, adamın ‘Allah bir’dir’ diye bağırmasını nasıl yorumluyorlar? Böyle bir olaydan bile kendine siyasi çıkar sağlamaya çalışan zihniyet ucubedir. Artık bunları kimse yemiyor!” diyor. ʹPOLEMİK PSİKOPATI HALİNE GELDİKʹ Asıl sormak istediğim şu Baykam’a... İnsanlar başlarına bir felaket geldiği zaman ne kadar çok sevildiğini anlar ya Baykam’daki tablo biraz karışık. “Keşke ölseydi” diyenlerin, “Zaten sevmezdim onu” diyenlerin çoğunluğu var karşımızda... Peki bu kadar nefret edilme duygusuyla yaşamak nasıl? “Buradaki asıl soru şu: Türk insanı ne zaman bu hale geldi? Ne zaman insanlığını kaybetti? Ne zaman bu kadar hayatla, doğayla, insanla, insafla ilişkisini kaybetti de can çekişen bir insana baktığında bile katakulli arayan, polemik psikopatı haline geldi, biz nerede yanlış yaptık da bu ucube yaratığı yarattık? Beynimizi nasıl bu kadar cerahatle kusmuk arasında bir yere sıkıştırdık? Alo Türkiye uyan da kendine gel!” diyor Baykam... Bir başka soruya geçiyoruz; “Ülkedeki kutuplaşma sanat üzerinden mi yükseliyor? Kars’taki heykel yıkılıyor, AKM’nin yıkılması gündemde, kendisine yapılan bir saldırı var...” Baykam için bu sorunun cevabı çok basit: “Parlamentoda çıkarılan yasalarla YÖK’ü, Anayasa Mahkemesi’ni, Yargıtay’ı, HSYK’yı, belediyeleri, medyayı ele geçirebilirsiniz; manipüle edebilirsiniz ama sanatçıları ele geçiremezsiniz. Kalkıp sen bir saniyede Bedri Baykam’dan, Mehmet Aksoy’dan, Ferhan Şensoy’dan ileri bir sanatçı çıkaramazsın. Heykelle, taş kırmayla, cengaverlikle ele geçirebilirsiniz. Şu anda dünyaya çok kötü bir izlenim veriyoruz.” ʹʹACABA BANA MI GELDİNİZʹ DİYE Mİ SORSAYDIM?ʹ “Hayrünnisa Gül çok nazik bir ziyarette bulundu, ‘Geçmiş olsun’ dedi ve bu tip olayları lanetledi. Sonra, ‘Aslında Bedri Baykam’a değil de tetkike gitti’ diye haberler çıktı. Bu ayıptır. Ayrıca ne yapsaydım, Hayrünnisa Gül bana ziyarete geldiğinde, ‘Acaba niçin buradasınız, bana mı geldiniz?’ diye mi sorsaydım.” ARTIK İKİ DOĞUM GÜNÜ KUTLAYACAK Masaya vuruyor Bedri Baykam, ben endişeleniyorum, zira zor nefes alıyor ve hiç beklemediğim bir görüntüyle karşılaşıyorum. Baykam bir anda ameliyat izini açıyor. Ben de herkes gibi kendisinin kasığından ya da belinin yanından yaralandığını sanırken, karşımda boydan boya dikişli bir karın görünce şoka giriyorum. Baykam’ın aldığı bıçak darbesi iç organlarını dağıttığı için doktorlar iç batını, yani karnının içini toparlamak durumunda kalmış. Doktorlar; “Artık senin doğum günün değişti, bu ikinci hayatın” demiş, peki bundan sonrası nasıl olacak? Baykam’ın son cümleleri; “Karşınızda 9 günlük bir bebek var. Bu çocuk; ikinci hayatında yine Fenerbahçeli, yine Atatürkçü, yine sanatçı olacak, ama ne yapacak nasıl yaşayacak, yaşayarak göreceğiz” oluyor. “Hasta ziyareti kısa olur” derler, biz bir saat oturduk, son sorum, “Yaşadığınız saldırının resmini çizecek misiniz?” Baykam cevabını bilmiyor, yaşayarak göreceğiz. HT/ ELİF KEY  
İbrahim Tatlıses vurulduğunda gitmek kısmet değilmiş, bu kez Bedri Baykam orada, Maslak Acıbadem Hastanesi’ndeyiz. Herhalde İstanbul metrosuyla içine girebileceğiniz tek hastane burası. “Danışma”lar dünyası, “Bedri Baykam’a geldik” cümlesiyle panikliyor. Hassas koruma talimatı gelmiş belli ki... Baykam’ın hastane odasının önünde 2 polis memuru, gündüz ve gece olmak üzere iki vardiya, güvenliği sağlıyor, bir de yanlarında hastanenin güvenliğini eklerseniz, içeride tarihi eser de var sanabilirsiniz. Polisler hastanenin her yanına dağılmış Zaman Gazetesi’ni okumakta... Bedri Baykam’ın süit odası ormana bakıyor, bir çalışma masası, üzeri kâğıtlarla dolu, yan taraftaki dolabın üzeri Baykam’ın kitapları, Fenerbahçe dergileri ve Le Monde’a kadar tüm gazetelerle kaplanmış. “Buradan sizi bir nakliye firması taşıyacak herhalde” diyorum. Konuşmaya başlıyoruz. Bedri Baykam her şeyi çizerek anlatmayı seviyor. Bana olay anını, hayatta kalmasını sağlayan tesadüfleri birer birer, bir sağ eliyle bir sol eliyle çiziyor, zaman zaman yoruluyor, bazen hiddetleniyor masaya vuruyor, bazen gülüyor. Öfkeli mi kırgın mı kestirmek zor, “Nasılsınız?” soruma, “Kesinlikle daha iyiyim. Bu hastaneye geldiğimde ölümle yaşam arasında gidip geliyordum” diyor. YA TÜRBANLIYA SALDIRILSAYDI? Baykam anlatıyor, ben dinliyorum: "Benim ağabeylerim vuruldu, öldürüldü. Bu 25 yıldır içinde yaşadığım bir ortam ve bunu bekliyordum. Şaşırmış değilim. İçinde yaşadığımız ülke bu ve herkes gerginlik politikası yürütüyor. Bu olay İsviçre’de olmuyor, Türkiye’de oluyor. Bu bir tesadüf değil. Ve hükümetten bir kişi bile çıkıp da tepki göstermiyor. Biri çıkıp da bir türbanlıya, bir çarşaflıya ya da bir AKP’liye saldırsaydı bu da telin edilmesi gereken bir olay olurdu ve hükümet o zaman ne tepkiler verirdi görürdünüz. ‘Hepinizin Başbakanıyım’ diyen de o ama!” diyor. “Belki de siz onun sanatçısı değilsiniz” soruma; Bedri Baykam, kendini halkın sanatçısı olarak gördüğünü, ama belli ki taraflaşmanın arttığını ve hükümetin olaya başka türlü baktığını düşündüğünü söylüyor. Aslında siyasi zarafet gösterenler arasında Cumhurbaşkanı Gül, eşi Hayrünnisa Gül ve Ertuğrul Günay var. Baykam; “Benim tabloma saldırsalardı Ertuğrul Günay dışında kimsenin araması gerekmezdi ama burada siyasi bir cinayet girişimi var, bu Başbakan’ın ve İçişleri Bakanı’nın işi. 4 din adamıyla fotoğraf çektirerek hoşgörü olmaz. ‘İnanan da bizim inanmayan da bizim’ demekle, ama sıfır tepki vermekle olmaz. Ya din adamlarıyla fotoğraf çektirmesinler ya da gereken tepkiyi versinler!” diyor. Arayanlar tamam ya aramayanlar? Baykam’ı “demokrasi, hoşgörü” laflarını diline dolayan, 2. Cumhuriyetçilerden, “Ilımlı İslamcı” dediği gruptan hiç kimse aramamış, ziyaretine gitmemiş. “Onların ağzına yakışmıyor bu kelimeler” diyor ve ekliyor: “Ahmet ve Nedim için yürüyenler bile gelmedi. Kaldı ki benim için kimse yürümedi, yürüdüler de benim haberim mi yok? Yoksa yürümeleri için ölmem mi lazımdı?" ʹİNSANLIĞIN MAHALLESİ OLMAZʹ Saldırıyı düzenleyen meczup olamaz mı hakikaten? Baykam sinirleniyor: “54 yaşındayım ve çok zekiyim. Bunun bir meczubun işi olmadığını anlayacak kadar yaşadım. Yüzde 1 ilişkisi yok. Sipariş cinayetidir bu ve benimle beraber literatüre girdi. Bu adam beni her yerden, Facebook’tan oradan buradan takip ediyor. Toplantıya katılanlar arasına kendi adını yazıyor. Belli ki buna ‘Saldırıdan sonra git teslim ol, meczup süsü veririz, indirim de alırsın’ deniyor. Bu çok başarısız bir paket ama garibim buna inandırılmış. ‘Sipariş verelim, öldürelim’ denilmiş. Ama bu bir korkutma değil, öldürme operasyonu!’ Peki o kadar bağırma çağırma ve bıçaklanan bir insanın yere düşmemesi ve kimsenin Baykam’ı otomobiline almaması? Zira muhafazakâr mahallede bu olay olsaydı Baykam’ı otomobiline alacak çok insan olurdu yorumları da geldi... Baykam; “Bilincimi kaybetmedim ama o özensiz insanların beni otomobillerine almamaları da bir şans, belki de beni yan mahalledeki kliniğe bırakacaklardı ve ölecektim. İnsanlığın mahallesi olmaz. Ayrıca bunu yazan o muhafazakâr köşe yazarları, adamın ‘Allah bir’dir’ diye bağırmasını nasıl yorumluyorlar? Böyle bir olaydan bile kendine siyasi çıkar sağlamaya çalışan zihniyet ucubedir. Artık bunları kimse yemiyor!” diyor. ʹPOLEMİK PSİKOPATI HALİNE GELDİKʹ Asıl sormak istediğim şu Baykam’a... İnsanlar başlarına bir felaket geldiği zaman ne kadar çok sevildiğini anlar ya Baykam’daki tablo biraz karışık. “Keşke ölseydi” diyenlerin, “Zaten sevmezdim onu” diyenlerin çoğunluğu var karşımızda... Peki bu kadar nefret edilme duygusuyla yaşamak nasıl? “Buradaki asıl soru şu: Türk insanı ne zaman bu hale geldi? Ne zaman insanlığını kaybetti? Ne zaman bu kadar hayatla, doğayla, insanla, insafla ilişkisini kaybetti de can çekişen bir insana baktığında bile katakulli arayan, polemik psikopatı haline geldi, biz nerede yanlış yaptık da bu ucube yaratığı yarattık? Beynimizi nasıl bu kadar cerahatle kusmuk arasında bir yere sıkıştırdık? Alo Türkiye uyan da kendine gel!” diyor Baykam... Bir başka soruya geçiyoruz; “Ülkedeki kutuplaşma sanat üzerinden mi yükseliyor? Kars’taki heykel yıkılıyor, AKM’nin yıkılması gündemde, kendisine yapılan bir saldırı var...” Baykam için bu sorunun cevabı çok basit: “Parlamentoda çıkarılan yasalarla YÖK’ü, Anayasa Mahkemesi’ni, Yargıtay’ı, HSYK’yı, belediyeleri, medyayı ele geçirebilirsiniz; manipüle edebilirsiniz ama sanatçıları ele geçiremezsiniz. Kalkıp sen bir saniyede Bedri Baykam’dan, Mehmet Aksoy’dan, Ferhan Şensoy’dan ileri bir sanatçı çıkaramazsın. Heykelle, taş kırmayla, cengaverlikle ele geçirebilirsiniz. Şu anda dünyaya çok kötü bir izlenim veriyoruz.” ʹʹACABA BANA MI GELDİNİZʹ DİYE Mİ SORSAYDIM?ʹ “Hayrünnisa Gül çok nazik bir ziyarette bulundu, ‘Geçmiş olsun’ dedi ve bu tip olayları lanetledi. Sonra, ‘Aslında Bedri Baykam’a değil de tetkike gitti’ diye haberler çıktı. Bu ayıptır. Ayrıca ne yapsaydım, Hayrünnisa Gül bana ziyarete geldiğinde, ‘Acaba niçin buradasınız, bana mı geldiniz?’ diye mi sorsaydım.” ARTIK İKİ DOĞUM GÜNÜ KUTLAYACAK Masaya vuruyor Bedri Baykam, ben endişeleniyorum, zira zor nefes alıyor ve hiç beklemediğim bir görüntüyle karşılaşıyorum. Baykam bir anda ameliyat izini açıyor. Ben de herkes gibi kendisinin kasığından ya da belinin yanından yaralandığını sanırken, karşımda boydan boya dikişli bir karın görünce şoka giriyorum. Baykam’ın aldığı bıçak darbesi iç organlarını dağıttığı için doktorlar iç batını, yani karnının içini toparlamak durumunda kalmış. Doktorlar; “Artık senin doğum günün değişti, bu ikinci hayatın” demiş, peki bundan sonrası nasıl olacak? Baykam’ın son cümleleri; “Karşınızda 9 günlük bir bebek var. Bu çocuk; ikinci hayatında yine Fenerbahçeli, yine Atatürkçü, yine sanatçı olacak, ama ne yapacak nasıl yaşayacak, yaşayarak göreceğiz” oluyor. “Hasta ziyareti kısa olur” derler, biz bir saat oturduk, son sorum, “Yaşadığınız saldırının resmini çizecek misiniz?” Baykam cevabını bilmiyor, yaşayarak göreceğiz. HT/ ELİF KEY  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.