deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

ʹEkrem Dumanlıʹyı kimseye yedirtmem!ʹ

EKONOMİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 27.05.2014 - 16:24, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:01
 

ʹEkrem Dumanlıʹyı kimseye yedirtmem!ʹ

"Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni değerli insan Ekrem Bey tam olmuş, nasıl desem, Ertuğrul Özkökʹun ʹmaklubeʹ yemiş haline dönmüş." diyerek söze başlayan Tuna, daha önce Özkök ve o "bitince" Nazlı Ilıcak ile ilgilendiğini ama ikisinin de kendisini kesmediğini yazdı. Ardından Özkök ve Ilıcak ile uğraşmasının geçmiş merhalelerini yazan Tuna, Dumanlıʹnın "şıp demiş Özkökʹün burnundan düşmüş" tarzı ile dalgasını da geçti. İşte Yeni Şafak yazarının "Ben bu Ekrem beyʹi kimseye yedirtmem" başlıklı yazısından çarpıcı bir bölüm: ʹÇadır devleti mi?ʹ başlıklı dünkü yazısından öyle keyif aldım ki, anlatamam. Sizin de keyif almanızı istiyorum, onun için de paylaşmak istiyorum. Hep kasvet hep kasavet de nereye kadar. Ertuğrul Beyciğim dere kenarına düştükten sonra, bilmem neyin tadından bahsedecek kadar cıvıtınca bir daha elimi sürmek içimden gelmedi. Zaten hayli zamandır zevk vermiyordu. Kaç köşe yazarına yıllarca hizmet vermiş, kendini mütemadiyen sevdirmişti. Demek ki onun da bir istiap haddi vardı; an geldi tükendi. Ben de naçar bir ʹşiirleʹ final yaptım zaten. (Ertuğrul Beyciğim şiiri, 31.12. 2009, Yeni Şafak) Gezi olayıyla kendini şarj etmeye çalıştı. Sonra, Sisi darbesinde eski günlerini aratmayacak şekilde, ʹDemokrasi darbeyle de gelirʹ dedi. Doğrusunu isterseniz, ʹulan acaba?ʹ diye, ne yalan söyleyeyim, bir an için umutlandım. Bir iki el de attım hatta; yazık ki çalışmadı. 17 ve 25 Aralık yargı darbesinde de bayağı kostaklandı ama, bir türlü dikiş tutturamadı. Demek ki, olmayınca olmuyordu. Boşluğunu doldurur ʹsanrısıylaʹ bir ara Nazlı Ilıcakʹla falan ilgilendim. Merhum Kemal Ilıcakʹın Tercüman gazetesinden itibaren yazılarını hiç aksatmadan okuyan babam, ʹSakın bir daha Nazlı Hanımʹa dokunma!ʹ diye ültimatom verince vazgeçtim. (Bunu da bu köşede yazdım. Nazlı Hanımʹın da galiba hoşuna gitmiş olacak ki karşılaştığımızda, ʹBabana selam söyleʹ dedi.) Nazlı Hanımʹın malum yargı darbesinden sonraki acayip savruluşu üzerine, ʹBabaʹ dedim, ʹhâlâ aynı fikirde misin?ʹ ʹİstediğini yap oğlumʹ dedi, ʹben artık karışmıyorum...ʹ Ne ki, artık içimden dokunmak gelmedi. Kanal Dʹdeki programında her Pazar ünlülerin evine gidip Saba Tümer kahkahası taklidi yapmaya çalışan bir köşe yazarının nesine dokunacaktım?! (Aydın Doğan, Nazlı Ilıcakʹtan eski günlerdeki onurlu ve demokrat duruşunun intikamını acaba böyle mi alıyordu?) Uzun lafın kısası, Ertuğrul Beyciğim miadını doldurunca, oyuncağını kaybetmiş mahzun bir çocuk gibi oldum. (Hayır sen oyuncağını kaybetmedin, kırdın derse de hiçbir cevap veremem, bunu da itiraf edeyim.) Şükür ki şükür, garip kuşun yuvasını Allah yapar derler; sıfır kilometre bir Ertuğrul Özkök gönderdi: Ekrem Bey! Maşallah kalemi de en az hemşehrisi Ahmet Hakan kadar kıvrak. Üstelik ondan çok daha kurnaz; eski günlerdeki Ertuğrul Beyciğim kadar. Yalnız bir sorun var, çok az yazıyor. Haftanın her günü yazmalı. İnternet sayfalarından ʹEkrem Bey yarını bekleyemediʹ anonslu ekstra yazılar da dercetmeli. ʹÇadır devleti mi?ʹ başlıklı dünkü yazısı gerçekten de beni benden aldı. (...) Lan?!! Bu üslup, bu tarz, bu alegori, bu kurnazlık şıp demiş Ertuğrul Özkökʹün burnundan düşmüş gibi. Ertuğrul Beyciğim de dostlarıyla böyle konuşuyor, böyle aktarıyordu. Kimi zaman çok saygın dostlarının, ʹErdoğanʹa el uzatmalıyızʹ ifadesini son derece müşfik edayla naklediyor, kimi zaman da ʹErdoğan bize el uzatsınʹ diye yalvarıyordu. Bu tarz yazılarını da genellikle ʹGermeyinʹ sözcüğüyle süslüyordu. Ekrem Beyʹin dünkü yazısında ʹGermeyin artıkʹ ara başlığını görünce, artık bu ʹtam olmuşʹ dedim. Bir farkla ki... Ekrem Bey dünyayla (Almanya, İngiltere vs.) eşzamanlı ʹgeriliyor.ʹ Ertuğrul Beyciğim dünyadan kopuk, mesela, şehirlerarası otobüslerin namaz molasından veya Konyalı hasta bir çocuğun testisleri üzerinden ʹgerilirdi.ʹ O değil de, dostu öyle ʹdeyiverinceʹ Ekrem Bey çok etkilenmiş. ʹKalbimin tam orta yerine kavurucu bir ateşin düştüğünü hissettim...ʹ diyor. Aman diyeyim, bu tarz ʹhisli duygularʹ Ertuğrul Beyciğimi dere kenarına düşürmüştü. Ekrem Beyʹi bulmuşken kaybetmeyelim! Mezkur yazısında bir de soruyor: ʹTürkiye nereye gidiyor? Daha özgür, daha barışçı, daha huzurlu, daha güzel günlere mi; yoksa daha yasakçı, daha kavgalı, daha güvensiz, daha kötü günlere mi?...ʹ Etyen Mahçupyan gibi dünya çapında bir entelektüelin yazı sayısını düşürdüğünü sayfa sekreteri aracılığıyla haber verecek kadar nobran bir mobbing uygula, Hüseyin Gülerce gibi kuşatıcı bir kalem erbabının bile yazmayacağı bir gazete yap, ondan sonra da ʹyasakçılıktanʹ kaygı duy!İnanın, Ertuğrul Beyciğim bile birden bire bu kadar güzelleşemezdi. Bir kitap yazdı diye Hanefi Avcıʹnın mahpus damında çürütülmesini onayla, Ahmet Şık ve Nedim Şenerʹin tahliyesine, ʹŞimdi emniyet yetkilileri ya da yargı mensupları, ʹNeden soruşturma yapıp sopayı biz yiyelim?ʹ dese haksız mı?ʹ şeklinde isyan et, ondan sonra da ʹözgürlüktenʹ bahset. Nerde nasıl bu kadar güzelleşti acaba?
"Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni değerli insan Ekrem Bey tam olmuş, nasıl desem, Ertuğrul Özkökʹun ʹmaklubeʹ yemiş haline dönmüş." diyerek söze başlayan Tuna, daha önce Özkök ve o "bitince" Nazlı Ilıcak ile ilgilendiğini ama ikisinin de kendisini kesmediğini yazdı. Ardından Özkök ve Ilıcak ile uğraşmasının geçmiş merhalelerini yazan Tuna, Dumanlıʹnın "şıp demiş Özkökʹün burnundan düşmüş" tarzı ile dalgasını da geçti. İşte Yeni Şafak yazarının "Ben bu Ekrem beyʹi kimseye yedirtmem" başlıklı yazısından çarpıcı bir bölüm: ʹÇadır devleti mi?ʹ başlıklı dünkü yazısından öyle keyif aldım ki, anlatamam. Sizin de keyif almanızı istiyorum, onun için de paylaşmak istiyorum. Hep kasvet hep kasavet de nereye kadar. Ertuğrul Beyciğim dere kenarına düştükten sonra, bilmem neyin tadından bahsedecek kadar cıvıtınca bir daha elimi sürmek içimden gelmedi. Zaten hayli zamandır zevk vermiyordu. Kaç köşe yazarına yıllarca hizmet vermiş, kendini mütemadiyen sevdirmişti. Demek ki onun da bir istiap haddi vardı; an geldi tükendi. Ben de naçar bir ʹşiirleʹ final yaptım zaten. (Ertuğrul Beyciğim şiiri, 31.12. 2009, Yeni Şafak) Gezi olayıyla kendini şarj etmeye çalıştı. Sonra, Sisi darbesinde eski günlerini aratmayacak şekilde, ʹDemokrasi darbeyle de gelirʹ dedi. Doğrusunu isterseniz, ʹulan acaba?ʹ diye, ne yalan söyleyeyim, bir an için umutlandım. Bir iki el de attım hatta; yazık ki çalışmadı. 17 ve 25 Aralık yargı darbesinde de bayağı kostaklandı ama, bir türlü dikiş tutturamadı. Demek ki, olmayınca olmuyordu. Boşluğunu doldurur ʹsanrısıylaʹ bir ara Nazlı Ilıcakʹla falan ilgilendim. Merhum Kemal Ilıcakʹın Tercüman gazetesinden itibaren yazılarını hiç aksatmadan okuyan babam, ʹSakın bir daha Nazlı Hanımʹa dokunma!ʹ diye ültimatom verince vazgeçtim. (Bunu da bu köşede yazdım. Nazlı Hanımʹın da galiba hoşuna gitmiş olacak ki karşılaştığımızda, ʹBabana selam söyleʹ dedi.) Nazlı Hanımʹın malum yargı darbesinden sonraki acayip savruluşu üzerine, ʹBabaʹ dedim, ʹhâlâ aynı fikirde misin?ʹ ʹİstediğini yap oğlumʹ dedi, ʹben artık karışmıyorum...ʹ Ne ki, artık içimden dokunmak gelmedi. Kanal Dʹdeki programında her Pazar ünlülerin evine gidip Saba Tümer kahkahası taklidi yapmaya çalışan bir köşe yazarının nesine dokunacaktım?! (Aydın Doğan, Nazlı Ilıcakʹtan eski günlerdeki onurlu ve demokrat duruşunun intikamını acaba böyle mi alıyordu?) Uzun lafın kısası, Ertuğrul Beyciğim miadını doldurunca, oyuncağını kaybetmiş mahzun bir çocuk gibi oldum. (Hayır sen oyuncağını kaybetmedin, kırdın derse de hiçbir cevap veremem, bunu da itiraf edeyim.) Şükür ki şükür, garip kuşun yuvasını Allah yapar derler; sıfır kilometre bir Ertuğrul Özkök gönderdi: Ekrem Bey! Maşallah kalemi de en az hemşehrisi Ahmet Hakan kadar kıvrak. Üstelik ondan çok daha kurnaz; eski günlerdeki Ertuğrul Beyciğim kadar. Yalnız bir sorun var, çok az yazıyor. Haftanın her günü yazmalı. İnternet sayfalarından ʹEkrem Bey yarını bekleyemediʹ anonslu ekstra yazılar da dercetmeli. ʹÇadır devleti mi?ʹ başlıklı dünkü yazısı gerçekten de beni benden aldı. (...) Lan?!! Bu üslup, bu tarz, bu alegori, bu kurnazlık şıp demiş Ertuğrul Özkökʹün burnundan düşmüş gibi. Ertuğrul Beyciğim de dostlarıyla böyle konuşuyor, böyle aktarıyordu. Kimi zaman çok saygın dostlarının, ʹErdoğanʹa el uzatmalıyızʹ ifadesini son derece müşfik edayla naklediyor, kimi zaman da ʹErdoğan bize el uzatsınʹ diye yalvarıyordu. Bu tarz yazılarını da genellikle ʹGermeyinʹ sözcüğüyle süslüyordu. Ekrem Beyʹin dünkü yazısında ʹGermeyin artıkʹ ara başlığını görünce, artık bu ʹtam olmuşʹ dedim. Bir farkla ki... Ekrem Bey dünyayla (Almanya, İngiltere vs.) eşzamanlı ʹgeriliyor.ʹ Ertuğrul Beyciğim dünyadan kopuk, mesela, şehirlerarası otobüslerin namaz molasından veya Konyalı hasta bir çocuğun testisleri üzerinden ʹgerilirdi.ʹ O değil de, dostu öyle ʹdeyiverinceʹ Ekrem Bey çok etkilenmiş. ʹKalbimin tam orta yerine kavurucu bir ateşin düştüğünü hissettim...ʹ diyor. Aman diyeyim, bu tarz ʹhisli duygularʹ Ertuğrul Beyciğimi dere kenarına düşürmüştü. Ekrem Beyʹi bulmuşken kaybetmeyelim! Mezkur yazısında bir de soruyor: ʹTürkiye nereye gidiyor? Daha özgür, daha barışçı, daha huzurlu, daha güzel günlere mi; yoksa daha yasakçı, daha kavgalı, daha güvensiz, daha kötü günlere mi?...ʹ Etyen Mahçupyan gibi dünya çapında bir entelektüelin yazı sayısını düşürdüğünü sayfa sekreteri aracılığıyla haber verecek kadar nobran bir mobbing uygula, Hüseyin Gülerce gibi kuşatıcı bir kalem erbabının bile yazmayacağı bir gazete yap, ondan sonra da ʹyasakçılıktanʹ kaygı duy!İnanın, Ertuğrul Beyciğim bile birden bire bu kadar güzelleşemezdi. Bir kitap yazdı diye Hanefi Avcıʹnın mahpus damında çürütülmesini onayla, Ahmet Şık ve Nedim Şenerʹin tahliyesine, ʹŞimdi emniyet yetkilileri ya da yargı mensupları, ʹNeden soruşturma yapıp sopayı biz yiyelim?ʹ dese haksız mı?ʹ şeklinde isyan et, ondan sonra da ʹözgürlüktenʹ bahset. Nerde nasıl bu kadar güzelleşti acaba?
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.