deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Kocaelili Gazeteci fena yüklendi!

EKONOMİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 25.07.2013 - 11:22, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:01
 

Kocaelili Gazeteci fena yüklendi!

BİZ SUSARSAK KİMİN SESİ ÇIKABİLİR Kİ? Türk basın tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olarak bilinen Abdülhamit’in sansür uygulamaları, 24 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile son buldu. Aradan yüzyıl geçti ancak sansürün kaldırılıp kaldırılmadığı hala tartışma konusu. Sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz 1908’den bu yana 105 yıl geçti. Sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz günü, Cumhuriyet’in ilanından sonra 1931’ de kabul edilen yasa ile “Basın Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı. 24 Temmuz basında sansürün kaldırılması, basın bayramı ve gazeteciler günü olarak anılır. Sansürün kaldırılmasından bu yana bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen, Türkiye’de basın, bugün hala sansürü konuşuyor, sansürü farklı boyutlarda da olsa yaşıyor.İdari ve siyasi baskılar,yıldırma politikaları,şiddet gören gazeteciler, saldırıya uğrayan ve hatta öldürülen gazeteciler hala var. Gerçek manada özgürlük,sansürün kaldırılması mümkün olmamıştır.Basın özgürlüğü adı altında, basınla uzaktan yakından alakası olmayan, medyanın 4.olduğu söylenen gücünden istifade etmek için birileri medya patronluğuna soyunduruluyor. Basın özgürlüğü, isteyenin gazete çıkarabildiği bir özgürlük olmaktan çıkarılıp,yazdığı doğrulardan dolayı yargılanmayan gazetecilerin sayısının arttığı bir özgürlük olmalı.Basın tarihimiz boyunca zorlu dönemler geçiren basın özgürlüğü gerçek anlamıyla hiç bir zaman yaşama geçirilememiştir.Bugün günümüzde hala tam manasıyla basın özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir.Hala gazetelere ve gazetecilere yaptıkları doğru haberlerden dolayı cezalar yağıyor ve gazeteciler cezaevlerinde. Halkın haber alma hürriyetini sunmaya çalışıp gerçeği yazan gazeteciler maalesef zor şartlarda çalışmaya devam ediyor,bırakın iyileştirmeyi edindiği haklar geri alınıyor. Demokratik bir hukuk devletini her fırsatta dile getiriyoruz.Ama demokrasinin gereği olan gazetecilere tahammülümüz yok.Gücü olanın elindeki gücü üzerinde kullanmaya çalıştığı bir meslek olmuş gazetecilik. Ülkemizde yapılan darbelere bakın. Darbeyle iktidara gelenler basına en ağır, en acımasız biçimde sansür uyguladı. Gazetecileri, yazarları,fikir işçilerini tutuklayıp cezaevlerine doldurdu. Osmanlı’nın son dönemindeki sansür memurlarının görevini darbeciler üstlendi. Halkın haber alma hakkını, basın özgürlüğünü kullanarak doğruyu, gerçeği yazmanın gayreti içinde olan gazeteciler, yazarlar işten attırıldı, gazeteler kapatıldı. Demokrasiye geçildiği söylenen dönemlerde de basın siyasi iktidarlar tarafından siyasi ve ekonomik baskı altına alındı. Gazetelere uygulanan baskıların yanı sıra, sendikasızlaştırılan, kazanılmış hakları ellerinden alınan bir medya oluşturuldu. Basın gerçek anlamda özgür olmazsa o ülkede demokrasiden,adaletten,insan haklarından,bağımsızlıktan ve özgürlükten bahsetmek mümkün değil.Özgür ve bağımsız basını olmayan bir ülkenin,milletinin gerçekleri öğrenebilmesi mümkün değil.Anayasanın tanıdığı haber alma hakkını özgür basın dışında kimse veremez.Her zaman dile getirdiğimiz bir gerçeği bir kez daha yinelemek durumundayız.Kısacası “Basın Susarsa Kimse Konuşamaz” “Basın Susarsa Memlekette millette susar” Yüzyıldır süren sansür daha ne kadar devam edecek bilinmez.Ancak bilinen bir gerçek şu ki yürekli,ahlaklı,namuslu ve dürüst gazeteler ve gazeteciler olduğu sürece sansüre ve baskıya rağmen milletin gerçekleri öğrenmesinin önüne hiç bir güç geçemeyecektir. Bu duygu ve düşüncelerle 24 Temmuz Basında Sansürün kaldırılışının 105.yıldönümünü bir kez daha kutluyor,meslektaşlarımıza gerçek manada sansürün,baskının ve haksızlıkların olmadığı bir meslek yaşamı diliyoruz.
BİZ SUSARSAK KİMİN SESİ ÇIKABİLİR Kİ? Türk basın tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olarak bilinen Abdülhamit’in sansür uygulamaları, 24 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile son buldu. Aradan yüzyıl geçti ancak sansürün kaldırılıp kaldırılmadığı hala tartışma konusu. Sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz 1908’den bu yana 105 yıl geçti. Sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz günü, Cumhuriyet’in ilanından sonra 1931’ de kabul edilen yasa ile “Basın Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı. 24 Temmuz basında sansürün kaldırılması, basın bayramı ve gazeteciler günü olarak anılır. Sansürün kaldırılmasından bu yana bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen, Türkiye’de basın, bugün hala sansürü konuşuyor, sansürü farklı boyutlarda da olsa yaşıyor.İdari ve siyasi baskılar,yıldırma politikaları,şiddet gören gazeteciler, saldırıya uğrayan ve hatta öldürülen gazeteciler hala var. Gerçek manada özgürlük,sansürün kaldırılması mümkün olmamıştır.Basın özgürlüğü adı altında, basınla uzaktan yakından alakası olmayan, medyanın 4.olduğu söylenen gücünden istifade etmek için birileri medya patronluğuna soyunduruluyor. Basın özgürlüğü, isteyenin gazete çıkarabildiği bir özgürlük olmaktan çıkarılıp,yazdığı doğrulardan dolayı yargılanmayan gazetecilerin sayısının arttığı bir özgürlük olmalı.Basın tarihimiz boyunca zorlu dönemler geçiren basın özgürlüğü gerçek anlamıyla hiç bir zaman yaşama geçirilememiştir.Bugün günümüzde hala tam manasıyla basın özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir.Hala gazetelere ve gazetecilere yaptıkları doğru haberlerden dolayı cezalar yağıyor ve gazeteciler cezaevlerinde. Halkın haber alma hürriyetini sunmaya çalışıp gerçeği yazan gazeteciler maalesef zor şartlarda çalışmaya devam ediyor,bırakın iyileştirmeyi edindiği haklar geri alınıyor. Demokratik bir hukuk devletini her fırsatta dile getiriyoruz.Ama demokrasinin gereği olan gazetecilere tahammülümüz yok.Gücü olanın elindeki gücü üzerinde kullanmaya çalıştığı bir meslek olmuş gazetecilik. Ülkemizde yapılan darbelere bakın. Darbeyle iktidara gelenler basına en ağır, en acımasız biçimde sansür uyguladı. Gazetecileri, yazarları,fikir işçilerini tutuklayıp cezaevlerine doldurdu. Osmanlı’nın son dönemindeki sansür memurlarının görevini darbeciler üstlendi. Halkın haber alma hakkını, basın özgürlüğünü kullanarak doğruyu, gerçeği yazmanın gayreti içinde olan gazeteciler, yazarlar işten attırıldı, gazeteler kapatıldı. Demokrasiye geçildiği söylenen dönemlerde de basın siyasi iktidarlar tarafından siyasi ve ekonomik baskı altına alındı. Gazetelere uygulanan baskıların yanı sıra, sendikasızlaştırılan, kazanılmış hakları ellerinden alınan bir medya oluşturuldu. Basın gerçek anlamda özgür olmazsa o ülkede demokrasiden,adaletten,insan haklarından,bağımsızlıktan ve özgürlükten bahsetmek mümkün değil.Özgür ve bağımsız basını olmayan bir ülkenin,milletinin gerçekleri öğrenebilmesi mümkün değil.Anayasanın tanıdığı haber alma hakkını özgür basın dışında kimse veremez.Her zaman dile getirdiğimiz bir gerçeği bir kez daha yinelemek durumundayız.Kısacası “Basın Susarsa Kimse Konuşamaz” “Basın Susarsa Memlekette millette susar” Yüzyıldır süren sansür daha ne kadar devam edecek bilinmez.Ancak bilinen bir gerçek şu ki yürekli,ahlaklı,namuslu ve dürüst gazeteler ve gazeteciler olduğu sürece sansüre ve baskıya rağmen milletin gerçekleri öğrenmesinin önüne hiç bir güç geçemeyecektir. Bu duygu ve düşüncelerle 24 Temmuz Basında Sansürün kaldırılışının 105.yıldönümünü bir kez daha kutluyor,meslektaşlarımıza gerçek manada sansürün,baskının ve haksızlıkların olmadığı bir meslek yaşamı diliyoruz.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.