BAŞBAKAN’IN KATAR’A OLAN İLGİSİNİN ARDINDAKİ GERÇEKLER!..

BAŞBAKAN’IN KATAR’A OLAN İLGİSİNİN ARDINDAKİ GERÇEKLER!.. Katar Türkiye’nin en büyük ticaret partneri değil. Hatta ilk 40’a bile girmiyor. Katar’dan çok ciddi boyutta turist gelmediği gibi Katar’da çalışan işçilerimiz de yok. Katar dünyanın ilk 20-25 ekonomisinde de yer almıyor. O zaman neden Başbakan bu denli sık Katar’a gidiyor? Bunun ilk nedeni Suriye olarak düşünülebilir. Kaldı ki, hükümet de bu yönde bir açıklama yaptı. Sözde Katar’la birlikte Suriye’de demokratik bir rejime kavuşması tartışılacakmış. Sanki Katar demokrasi ile yönetiliyor. Katar değil demokrasi, en kötüsü monarşiyle yönetiliyor. Fakat şu biliniyor; Türkiye’deki hükümet Katar ile birlikte Suriye’deki El Nüsra olarak bilinen El Kaide unsurlarını silahlandırıyor. Ancak Hükümetin Katar’a olan ilgisi geçmişe dayanıyor. İşin akçeli tarafı var. Sabah-ATV Grubu Satışı Bunlardan ilki yandaş medyanın amiral gemisi olan Sabah-ATV grubu nedeniyle. Malum, TMSF, 1 Nisan 2007’de Medya Grubu (Dinç Bilgin Grubu) ve Merkez Grubu (Turgay Ciner) şirketlerinin aralarında gizli bir protokolün ortaya çıkması üzerine yönetimlerine el koymuştu. TMSF’nin 5 Aralık’ta ATV-Sabah’ın satışı için düzenlediği ihalede, Çalık Grubu 1,1 milyar dolar teklif etti. Buraya kadar her şey normaldi. Hatta Çalık Grubu, 1,1 milyar dolar teklif ettiği ATV-Sabah Grubu için gerekli ödemeyi de yaptı. Ancak Çalık Grubu bu ödeme için birer kamu bankası olan Vakıfbank ve Halkbank’tan 375’er milyon dolar teminatsız kredi kullandığı gibi, kalan parayı da Katar’dan bulmuştu. Çalık, Katarlı medya kuruluşu Al Wasaeel International Media’yı yüzde 25 hisse karşılığında ortak aldığını duyurdu. Katarlı kuruluşun Qatar Investment Authority’e ait olduğu ve bu satın alma için kurulduğu biliniyordu. İsmi bile daha sonra çeviride hata yaptık denerek Lusail olarak değiştirilen şirket medya sektöründe uzun vadeli yatırımlar yapmak üzere kurulduğunu, ilk olarak da ATV-Sabah’ı alan (Çalık Grubu iştiraki olan) Turkuvaz’a yüzde 25 ortak olunduğu belirten bir açıklama yaptı. Zarar eden bir kuruluşa ortak olmak, üstelik azınlık hissedarı olmak elbette ekonomik olarak açıklanamaz, anlamsız bir durumdu. Kontrol Kimde? Başbakan’ın damadı Berat Albayrak’ın ağabeyi olan Serhat Albayrak ihale tamamlanır tamamlanmaz bu yeni yatırımın da başına geçiverdi. Geçti geçmesine ama şirket pek de öyle damat ailesinin egemenliğine terk edilmediği anlaşıldı. Lusail’in şirket bütçesinin belirlenmesinde veto hakkına sahip olduğu ortaya çıktı... Rekabet Kurumu Lusail’in veto haklarına ilişkin verdiği kararda: Lusail’in sahip olduğu veto haklarının yatırımın korunması amacını aştığı, Turkuvaz’ın kontrolünün Çalık Grubu’ndan, Çalık ve Lusail şirketinin ortak kontrolüne geçtiği kanaatine varıldığını belirtti. Yüzde 75’i Çalık Grubu’nda, yüzde 25’i ise Katar Emiri El Thani’nin kontrolündeki Lusail adlı bir şirkette bulunan Turkuvaz Medya Grubu’nda, Katarlı ortağın azınlık hissesine sahip olmasına rağmen, şirket yönetiminde yüzde 50’lik yönetim gücüne sahip olduğunun ortaya çıkması çok garip değil mi? Aslında değil. Çünkü RTÜK Kanunu gereği Turkuvaz Medya’da yüzde 25’in üzerinde pay sahibi olması yasak olan, Katarlı şirketin, kamuoyuna açıklanmayan “Hissedarlar Anlaşmasının” kimi maddelerinde ortak yönetim hakkı ve gücünü elde ettiği anlaşılıyordu. Demek ki, aslında Katarlılar buranın çoğunluk hissesine sahipti. Pekiyi bu para neredeydi? Çünkü şirkette değildi. İkinci soru da şuydu? Lusail aslında başka hiç bir medya kuruluşu satın almamıştı. O zaman neden sadece Türkiye’de bir medya kuruluşu almış ve neden iktidar yanlısı bir yayın yapan kuruluşu tercih etmişti? Gelin bir üçüncü soruyu da dillendirelim; şu anda ATV-Sabah grubunun yayın politikasında egemen olan ortak kim? Çalık mı, Lusail mi? Hukuken ortaklık var, fiilen Çalık grubu. Ama nedense ortak bundan hiç rahatsız değil. Tabii şu da sorulabilir? Lusail gerçekten Katarlıların mı, yoksa bir paravan şirket de ardında başka birileri mi var? Türk Telekom’un Satışı Katarlıların son dönemde bir başka Türk kuruluşuyla yakından ilgilendiği geçen yılbaşında Körfez kamuoyunda duyulmuştu. Malum, Lübnanlı Hariri ailesinin yönetiminde olan Oger Telekom 2005 yılında 6,5 milyar dolar ödeyerek Türk Telekom’un yüzde 55 hissesini almıştı. Türk Telekom’un yüzde 30’u hala devletin elinde, yüzde 15’i de halka açık... Oger Telekom’un Türkiye’den başka tek ciddi yatırımı Güney Afrika’daki pazar payı üçüncü gelen Cell C. Kaldı ki, Oger Telekom’un yüzde 35’i de Suudi Arabistan’a ait. Geçen yılbaşında Körfez kamuoyunda yayılan bir habere göre Katarlılar Oger Telekom’un yüzde 55’ini almak üzere müzakerelere başladı. Değerlendirmede de en büyük varlık piyasa değeri 15,6 milyar dolara ulaşan Türk Telekom olarak görülüyor ve Katarlıların 8,6 milyar dolar gibi bir paradan bahsettikleri anlaşılıyor. Bu satış henüz gerçekleşmedi. Ama Katarlıların bir başka sorunu var. Türk Telekom’da azınlık hakları nedeniyle satın almak zorunda kalabileceği geri kalan ve büyük kısmı devlete ait olan hisseler. Üstelik devletin bir de altın hissesi var. Bu kadar büyük bir parayı yatıran elbette hükümetten de güvence isteyecektir. Hele bölgede beraber hareket ediyor, onu destekleyen medyaya para da yatırıyorsa, o ülkenin Başbakanı sıklıkla Dışişleri Bakanını alır, gider Şeyhin ayağına... İşte Başbakan’ın Katar merakının ardındaki gerçekler!..