deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler youtube mp3 Bonusverensiteler.com deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

O GAZETECİ TUTUKLANACAK MI?

SPOR (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 19.04.2012 - 13:37, Güncelleme: 03.09.2022 - 16:01
 

O GAZETECİ TUTUKLANACAK MI?

Başbakan Erdoğan 28 Şubat hakkında yaptığı değerlendirmede “28 Şubat’ın talimatıyla tutuklandım” demiş. Nihayet 28 Şubat’ı yargılıyoruz. Bu güzel bir gelişme. Ancak 28 Şubat’ın tersinden bir versiyonunu yaşadığımızı da kayda geçirmek durumundayım. Pazartesi günü Başbakan’a yazdığım açık mektupta devletteki tüm dosyalarıma girildiğini, nüfus kütüğüm, askerlik dosyalarım, banka hesaplarım dâhil hepsinin gazetecilere servis edildiğini yazmıştım; artık biliyorum. Daha kötüsü bu “gazeteciler” terör bölgesinde yaşayan ailemin adresini yayınlayarak onları tehlikeye attılar. Beni de ellerinde dosyalar olduğu iddiasıyla tehdit ediyorlar. Önce nüfus kayıtlarını yayınlayacaklarını söyleyerek tehdit ettiler. Bana gönderdikleri “özel” mesajla da hakikaten nüfus kayıtlarımın ellerinde olduğunu gösterdiler. Şüpheye bırakmayacak şekilde artık nüfus bilgilerimin, banka hesaplarımın ellerinde olduğunu biliyorum. Dün ise yeni bir tehdit mesajı gönderdiler. “Hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğraflarımı” yayınlayacaklarını duyurdular. Benim utanacak hiçbir fotoğrafım yok. Yayınlamayan şerefsizdir. Ama burada verilen mesaj farklı. Verilen mesaj şu: “Evine girdik evindeki tüm bilgiler elimizde.” Ben öyle çok fotoğraf çektiren bir kişi değilim. Üçüncü şahıslarda çok fazla fotoğrafım yok. Fotoğraflarım ancak özelime girilerek alınabilir, onlar da bunu yapmış ve tehdit ediyorlar. Bu tehditten sonra şundan eminim: Amerika’ya gelirken kapısını kilitleyip, bilgisayarlarım, kitaplarım, ve her şeyiyle öylece bırakarak geldiğim evime bana operasyon yapmaya çalışan MİT girmiş. Oradan aile fotoğraflarım dâhil çıkartıp “gazeteci” görüntülü elemanlarına vermiş ve beni tehdit ettiriyor. Bu durumda haliyle evime ne koyduklarından da emin değilim. Tipik bir 28 Şubat yöntemi. O dönemde de insanların özeline giriliyor insanların özeli televizyonlardan servis edilerek itibarsızlaştırılmaya çalışılıyordu. Açıkça söyleyeyim, bu alçak yöntemlerle itibarsızlaştırma operasyonlarını AKP iktidarından ve özellikle kendisi 28 Şubat’ta mağdur olmuş Başbakan Erdoğan’dan beklemezdim. Dünden beri AKP kanadından ve konunun muhataplarından bir yalanlama gelmediğine göre ne yazık ki artık şunu biliyorum. Bana, ve Taraf’a yönelik itibarsızlaştırma operasyonlarının talimatını Başbakan Erdoğan vermiş ve MİT de bunu yapıyor. Nereden mi biliyorum: Başbakan’a en yakın gazetecilerden Akif Beki söylüyor da oradan biliyorum. Akif Beki “yayınlanması isteğiyle” haber5.com’a “Başbakan’dan duydum Emre Uslu Türkiye’ye gelemiyor, gelince MİT operasyonuyla tutuklanacak” diyen kişidir. Haber5.com editörleri bu konuyu haberleştirmek için benim de görüşüme başvurduklarında öğrendim hakkımdan böyle bir yıpratma kampanyasının başlatıldığını. Türkiye’ye gelemiyor diye bir durum yok oysa. Ben Florida’da bir üniversitede geçen haziran ayından bu yana hoca olarak dersler veriyorum ve dönem sona erince de Türkiye’ye döneceğim. Bu konuda Başbakan’ı çevresinin yanılttığını, tüm teorilerini saçma sapan bir argümanın üstüne kurduklarını görmenizi isterim. Bu haber üzerine Akif Beki’ye şu e-mail’i attım: “Akif Bey selam, kulağıma gelen ve ‘Başbakan’dan duydum Emre Uslu gelince tutuklanacak’ iddiasını sizin yayıp yapmadığınızı öğrenmek istiyorum. Bu konuda doğrulama ya da yalanlama yapmanızı bekliyorum. Eğer yalanlama gelmezse doğrulama anlamına geleceğini belirtmek isterim.” Akif Beki beklediğim gibi bu e-mail’ime geçen bir ay içinde cevap verip durumu yalanlamadı. Pazartesi günü yazdığım Başbakan’a açık mektupta konuyu kamuoyuyla paylaşmama rağmen de cevap vermedi Akif Beki. Zaten sözkonusu bilgi KAYITLI bilgi. Bu bir bilgisayar yazışması. Bu nedenle de Beki’nin yalanlayabileceğini sanmıyorum. Dahası yukarıda yer verdiğim dedikoduyu AKP’ye yakın çok ünlü ve etkin bir gazetenin genel yayın yönetmeninin de sağda solda söylediği kulaklarıma geldi. Bunu da kayda geçirmek isterim. Bu konuyu AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik ile konuştum. Çelik araştırıp döneceğini söyledi ama yazıyı gazeteye gönderene kadar bana dönmedi. Bu yalan, iftira, dedikodu ve psikolojik harekât operasyonunun 28 Şubat’ta yapılanlardan ne farkı var? Dün askerden duyduk diye korku ve terör yayan gazeteciler bugün Başbakan’dan duyduk diye korku ve terör yayıyor. Ergun Babahan’a yanıt: Babahan Başbakan’a yazdığım mektuba ilişkin bir yazı yazmış ve şöyle diyor: “Kabul etmek gerekir ki, Uslu’nun yakın çevresinde bulunan kimi isimler de uzun zamandır tam da bunu yapıyor. İnsanları hedef alıyor, özel bilgilerini deşifre ediyor, insanlara psikolojik baskı yapıyor.” Belli ki Babahan 28 Şubat’tan kalma alışkanlıkla olgularıyla değil algılarıyla yazıyor. Babahan beş yıldır yazdığım yazılardan bir tanesinde bile herhangi bir kişinin özel bilgilerini deşifre ettiğimi göstersin herkesten özür dileyeceğim. Babahan’ın “yakın çevrem” derken kastettiği şey nedir anlamadım. Ben kendi yazdıklarımdan sorumluyum. Ayrıca bu çevre Taraf ise Taraf’ın da kişilerin özeline özellikle hassas davrandığını, hiçbir illegal ses kaydını yayımlamadığını sanırım Babahan da biliyordur. Babahan’a tavsiyem algılarla değil olgularla konuşması. Bir tane örnek koysun özür dileyeceğim.
Başbakan Erdoğan 28 Şubat hakkında yaptığı değerlendirmede “28 Şubat’ın talimatıyla tutuklandım” demiş. Nihayet 28 Şubat’ı yargılıyoruz. Bu güzel bir gelişme. Ancak 28 Şubat’ın tersinden bir versiyonunu yaşadığımızı da kayda geçirmek durumundayım. Pazartesi günü Başbakan’a yazdığım açık mektupta devletteki tüm dosyalarıma girildiğini, nüfus kütüğüm, askerlik dosyalarım, banka hesaplarım dâhil hepsinin gazetecilere servis edildiğini yazmıştım; artık biliyorum. Daha kötüsü bu “gazeteciler” terör bölgesinde yaşayan ailemin adresini yayınlayarak onları tehlikeye attılar. Beni de ellerinde dosyalar olduğu iddiasıyla tehdit ediyorlar. Önce nüfus kayıtlarını yayınlayacaklarını söyleyerek tehdit ettiler. Bana gönderdikleri “özel” mesajla da hakikaten nüfus kayıtlarımın ellerinde olduğunu gösterdiler. Şüpheye bırakmayacak şekilde artık nüfus bilgilerimin, banka hesaplarımın ellerinde olduğunu biliyorum. Dün ise yeni bir tehdit mesajı gönderdiler. “Hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğraflarımı” yayınlayacaklarını duyurdular. Benim utanacak hiçbir fotoğrafım yok. Yayınlamayan şerefsizdir. Ama burada verilen mesaj farklı. Verilen mesaj şu: “Evine girdik evindeki tüm bilgiler elimizde.” Ben öyle çok fotoğraf çektiren bir kişi değilim. Üçüncü şahıslarda çok fazla fotoğrafım yok. Fotoğraflarım ancak özelime girilerek alınabilir, onlar da bunu yapmış ve tehdit ediyorlar. Bu tehditten sonra şundan eminim: Amerika’ya gelirken kapısını kilitleyip, bilgisayarlarım, kitaplarım, ve her şeyiyle öylece bırakarak geldiğim evime bana operasyon yapmaya çalışan MİT girmiş. Oradan aile fotoğraflarım dâhil çıkartıp “gazeteci” görüntülü elemanlarına vermiş ve beni tehdit ettiriyor. Bu durumda haliyle evime ne koyduklarından da emin değilim. Tipik bir 28 Şubat yöntemi. O dönemde de insanların özeline giriliyor insanların özeli televizyonlardan servis edilerek itibarsızlaştırılmaya çalışılıyordu. Açıkça söyleyeyim, bu alçak yöntemlerle itibarsızlaştırma operasyonlarını AKP iktidarından ve özellikle kendisi 28 Şubat’ta mağdur olmuş Başbakan Erdoğan’dan beklemezdim. Dünden beri AKP kanadından ve konunun muhataplarından bir yalanlama gelmediğine göre ne yazık ki artık şunu biliyorum. Bana, ve Taraf’a yönelik itibarsızlaştırma operasyonlarının talimatını Başbakan Erdoğan vermiş ve MİT de bunu yapıyor. Nereden mi biliyorum: Başbakan’a en yakın gazetecilerden Akif Beki söylüyor da oradan biliyorum. Akif Beki “yayınlanması isteğiyle” haber5.com’a “Başbakan’dan duydum Emre Uslu Türkiye’ye gelemiyor, gelince MİT operasyonuyla tutuklanacak” diyen kişidir. Haber5.com editörleri bu konuyu haberleştirmek için benim de görüşüme başvurduklarında öğrendim hakkımdan böyle bir yıpratma kampanyasının başlatıldığını. Türkiye’ye gelemiyor diye bir durum yok oysa. Ben Florida’da bir üniversitede geçen haziran ayından bu yana hoca olarak dersler veriyorum ve dönem sona erince de Türkiye’ye döneceğim. Bu konuda Başbakan’ı çevresinin yanılttığını, tüm teorilerini saçma sapan bir argümanın üstüne kurduklarını görmenizi isterim. Bu haber üzerine Akif Beki’ye şu e-mail’i attım: “Akif Bey selam, kulağıma gelen ve ‘Başbakan’dan duydum Emre Uslu gelince tutuklanacak’ iddiasını sizin yayıp yapmadığınızı öğrenmek istiyorum. Bu konuda doğrulama ya da yalanlama yapmanızı bekliyorum. Eğer yalanlama gelmezse doğrulama anlamına geleceğini belirtmek isterim.” Akif Beki beklediğim gibi bu e-mail’ime geçen bir ay içinde cevap verip durumu yalanlamadı. Pazartesi günü yazdığım Başbakan’a açık mektupta konuyu kamuoyuyla paylaşmama rağmen de cevap vermedi Akif Beki. Zaten sözkonusu bilgi KAYITLI bilgi. Bu bir bilgisayar yazışması. Bu nedenle de Beki’nin yalanlayabileceğini sanmıyorum. Dahası yukarıda yer verdiğim dedikoduyu AKP’ye yakın çok ünlü ve etkin bir gazetenin genel yayın yönetmeninin de sağda solda söylediği kulaklarıma geldi. Bunu da kayda geçirmek isterim. Bu konuyu AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik ile konuştum. Çelik araştırıp döneceğini söyledi ama yazıyı gazeteye gönderene kadar bana dönmedi. Bu yalan, iftira, dedikodu ve psikolojik harekât operasyonunun 28 Şubat’ta yapılanlardan ne farkı var? Dün askerden duyduk diye korku ve terör yayan gazeteciler bugün Başbakan’dan duyduk diye korku ve terör yayıyor. Ergun Babahan’a yanıt: Babahan Başbakan’a yazdığım mektuba ilişkin bir yazı yazmış ve şöyle diyor: “Kabul etmek gerekir ki, Uslu’nun yakın çevresinde bulunan kimi isimler de uzun zamandır tam da bunu yapıyor. İnsanları hedef alıyor, özel bilgilerini deşifre ediyor, insanlara psikolojik baskı yapıyor.” Belli ki Babahan 28 Şubat’tan kalma alışkanlıkla olgularıyla değil algılarıyla yazıyor. Babahan beş yıldır yazdığım yazılardan bir tanesinde bile herhangi bir kişinin özel bilgilerini deşifre ettiğimi göstersin herkesten özür dileyeceğim. Babahan’ın “yakın çevrem” derken kastettiği şey nedir anlamadım. Ben kendi yazdıklarımdan sorumluyum. Ayrıca bu çevre Taraf ise Taraf’ın da kişilerin özeline özellikle hassas davrandığını, hiçbir illegal ses kaydını yayımlamadığını sanırım Babahan da biliyordur. Babahan’a tavsiyem algılarla değil olgularla konuşması. Bir tane örnek koysun özür dileyeceğim.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.